22 Temmuz 2012 Pazar

bir sabah

Bir gece aniden uyanırsınız. 
Elinizle o karanlıkta hemen telefona sarılırsınız. 
Eskiden defalarca okunurmuş mektuplar, sizde defalarca okursunuz mesajları… 
Sabah uyanmak çok güzeldir. 
Her sabah alışılmış bir günaydın mesajı gelir. 
Her sabah güneş yeniden doğar ve hayat yeniden başlar. 
Kimin ne düşündüğü önemli değildir. 
Yatakta tatlı bir tebessümle karşılarsınız günü ve hava ne kadar kötü de olsa günün çok güzel geçeceğini bilirsiniz. 
Uçarak çıkmaktır belki yataktan ilk yaptığınız şey yada yatağa, yastığa biraz daha mutluluk hissettirmektir. 
Alınan tek bir mesaj veya konuşulan iki dakika tüm günün güzel geçmesi için yeterlidir bir aşık için…

9 Temmuz 2012 Pazartesi

DÜŞ

Kimin fikriydi aşkı yürekte saklamak?
Ve kalpleri kiralık evlere benzetmek..

Kimin işi zordu ayrılıkta..
Veda edenin mi yoksa bir vedayı evlat edinenin mi?

Kimin yüzüne tükürmeliydi hayat,
Maske takanın mı yoksa o maskeyi indirenin mi?

Bir kadın kiminle sevişmeliydi,
Kime sarılmalıydı kolları ya da kimin koynunda olmalıydı,
Cebi paralının mı,
Yoksa uğrunda paralananın mı?

Kimdi dost..
Geçip giden yıllar mı,
Yoksa pastanın üzerinde söndürülen mumlar mı?

Ve neden eşit dilimlenmezdi acılar,
Gelen davetsiz misafir çoktu,ondan mı?

Kimdi Aşk,
Yanında olan mı terk etmemecesine,
Yoksa kalarak acıtan mı gitmemecesine?

Bir adam,
Bir kadını ölüm onları ayırana kadar mı sevmeliydi,
Yoksa kadın tutku bitince ölümü beklememelimiydi?

Adresler başka aldatmalar aynı değilmiydi?
Saatler ihaneti gösterdiyse gecenin geç vakitlerinin günahı neydi?

Severek ayrılma modasını ilk başlatan kimdi,
Kimin fikriydi sonsuza kadar dost kalmak?

Kimdi aşkını ilk kâğıtlara yazan..
Masumiyeti bir otel odasında bırakan kimdi?

Son gece son sigarayı içmek için sevişmek kâfimiydi?
Yoksa kapılar kapanınca ayak seslerini dinleyip ağlamak mı marifetti?

Giden kimdi,
Kalan kimindi?

Bu ayrılığı kim icad etti?

Ve geri dönmemeyi gidenlere, Kimler öğretti?

Bazen aşk gider...

Ve hayat da gider onun peşinden...
Terk edildiğin yerde öylece kala kalırsın...
Bir sabah uyanırsın ki gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir...
Aynada tek parça görünen bedenin, aslında lime limedir...
Nefes diye içine çektiğin ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır...
Her sabah ölmeyip neden uyandığına lanet edersin...

Bazen aşk gider...
Önünde bir kadeh rakı, küllükte bir ölüm dolusu izmarit öylece bakakalırsın arkasından...
Kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır...
Zaman dursun saatler hiç geçmesin istersin...
Tanrım ne olur gerçek olmasın, ne olur güneş doğmadan geri dönsün, teninde bir başka tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki hiçbir şey sormam ona, bu geceyi yaşanmamış sayarım, unuturum yeter ki aşık olmasın...
İçimde durmaksızın çığlık atar dualar...

Ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın Tanrı bile gider peşinden...
Sonra sabah olur, güneş doğar...
Aşkın gelmez bir türlü... Bir gecede değişir ömrün...
O bir türlü inanmak istemediğin kader seninle alay eder gibidir...
Ömrünü adadığın, yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede bir başka hayata karışmıştır iste...
Bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur...
İNANAMAZSIN!...
Bazen aşk gider...
Ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten valizler dolusu anılarla kendi yalnızlığına taşınırsın...
Elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları...
Çekmeceden çıkan her giysi parçası onunla geçirdiğin anıların tarihiyle ağırlaştıkça ağırlaşır...
Onun kollarında geceler boyu cennet uykularına karıştığın yatak sen giderken utancından bakamaz yüzüne...
Doğmamış bebeğin yerine koyup büyüttüğün cam önündeki o küçük mor menekşe yapraklarına kondurduğun veda öpücüğüyle büker boynunu...
Valizlerini kapının önüne yığıp yüzün sırılsıklam son bir sigara için yığılırsın koltuğa...
Gidiyorsundur iste...
Aşkını kendi ellerinle bir başka aşka teslim edip...
Ömrünü onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine, sevdanı onun sevdasına ekleyip...

Bazen aşk gider...
Ve adresi değişir evinin...
Sesinin tonu değişir, yüzünün rengi…
Yastığının sıcaklığı, yediğin yemeğin tadı uykuların değişir...
Ve rüyaların her akşam açıp girdiğin kapıdan başka bir sevda giriyordur artık...
Her gün oturduğun koltukta o bakmaya doyamadığın gözlerin ışığında bir başka sevda oturuyordur...
Yıllardır evinde ağırladığın, masalarına konuk olduğun, hayatlarını paylaştığın dostlarının kahkahaları arasına bir başka ses karışıyordur artık...
Senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yokluğunu...
Her gece uyuduğun yastığa bir başka sevda bırakıyordur kokusunu...
O öpmeye kıyamadığın dudaklarda bir başka sevdanın adı...
Aşkının o tek cennet bildiğin uykularında bir başka sevdanın rüyaları…

Bazen aşk gider ve anılarda gider peşinden...
Siz hiç o yüreğinize sığdıramadığınız aşkınızı bir başka sevda için ağlarken gördünüz mü?...
Ben gördüm!...
Kör oldu gözlerim onunla sevdasına ağlamaktan...
Bir alev topu gibi onun için çığlık çığlık yanarken siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp "Bu kadar çok seviyorsan bırakma onu, sana kıyamam ne olur git," diye yalvardınız mı?...
Onu bir başkasının kollarında düşünürken siz hiç geceler boyu aklınızı kaçırmamak için kendi kendinize bağırdınız mı: "Unut onu, unut onu, unut onu ya da ÖL!..."
İçinizdeki o durmak bilmeyen yangının acısını dindirsin diye kanatıncaya kadar bileklerinizi ısırdınız mı?...
Göz yaşları içinde yastığınıza gömülüp her Tanrı’ya sığınmak istediğinizde artık başka bir yüreğe sevdalı olan aşkınızı ondan geri istemekten utanıp dua etmekten vazgeçtiğiniz oldu mu hiç?...
Siz hiç yana yana sevdiğiniz bir sevgilinin yoluna gençliğinizi serip güle güle başka bir aşka uğurladınız mı?...

Bazen aşk gider!...
Ama ölüm gelmez bir türlü...
Ne yapsanız öfke duyamazsınız, giderken bir kibrit aleviyle ateşe verdiği ömrünün alevleri içinde eriyip giden yüzünüze, silinip giden kokunuza, kül olan yüreğinize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdanıza...
Anlarsınız aşktır bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen...
Vefasız bir unutuşa kurban olsa da solup yitmeyen…
Hayattan soğutup size ölümü özleten...
Ölü bir bedende canlı kalmakta direnen...
Anlarsınız aşktır bu...

Bazen aşk gider...
Günler geçer ardından ve aylar...
Bazen de yıllar...
Bebekler büyür, insanlar yaşlanır, insanlar ölür, eşyalar eskir, evler yıkılır, kurur ağaçlar...
Sokakların adı değişir...
Acılar belleğin acımasızlığına teslim olur...
Sevilen unutur, seven yanar..

Bazen aşk gider...
Ya da siz gittiğini sanırsınız...

CEZMİ ERSÖZ

iyi ol dediler


iyi ol dediler kötü nasıl olunur bilemeden.

birileri yaşar
birileri ölür
arkada kalanlar yarım yamalak, paramparça ve halsiz.
günler yalancı
geceler günahkar
ne günü
ne gecesi gözünü kırpmaz rüya görmez nefesi hissedilmez....
hep sorular sordular
cevaplarını merak etmediler.
ben hep doğru bildiğimi yaptım
kendi alın yazımla yaşadım hayatı
iyi ol dediler
kötü nasıl olunur bilemeden.
iyi misin dediler...


1 Aralık 2010 Çarşamba - Behzat Ç.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

aşk sessiz sevgi dilsizdir...

Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik evliliğimizin iki
senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karim, her evlilik
yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, "Bunlar bizim hayatimizin
gölgeleri" derdi.. Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı.
97'in bir gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok
sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece: "Biliyorum" dedi. İzmir’e kar yağdığı gün, yani bir ay önce,evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün fark ettim.
- A.
- R.
- K.
- A.
- S.
- I.
- N.
Gerisi için yılları yetmemişti. Ama sanırım "Arkasına bak" yazmaya
niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra bir şey dürttü beni, hepsini teker teker söktüm. inanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı.
1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden şu
sözler çıktı:
"14 Mart 1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum..."
2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor.İçim acıyor şimdi.
Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor...

Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü; aşk sessiz, sevgi
dilsizdir..

30 Mart 2012 Cuma

Çocuğuna iş aş eş seçmesini öğreteceksin


Anne baba olmanın ilk basamağı analık babalık bilincine varmış olacaksın. Dünyaya gelmesine vesile olacağın canlının vebalini üstlendiğinin farkında olarak aslında ne büyük bir vebal aldığını anlayacaksın.
Dünyaya gelecek olan bir insan ve ruh sahibi.
Yani onun dünyası olduğu kadar birde ahireti var unutmayacaksın.
O öyle bir tohum ki akıllı kullanırsan sana ölüm ötesi yaşamda da sevaplar kazandıracak, dualar kazandıracak, hayırlar kazandıracak.

O zaman o tohumun değerinin farkında olarak tarlaya serp.
Zil zurna sarhoş olunun abdestsiz namazsız duasız bir köy eğlencesi sonucu değil ve sadece şehvetten ne yaptığını bilmez şekilde sakın temel atma. Bedensel ve ruhsal yönden sağlıklı bir Mümin evladı namazında dileyip öyle gir tarlana.
Helal lokma ve doğru söz mayası olsun evladının.
Babasından aklı kullanmayı ve annesinden de iffetli kalmayı öğrensin.

7 yaş ve yedinin katları yaşlar insanoğlu için çok önemlidir bunun farkında ol.
İlk yedi yıl sevgiye ve güvene doyur çocuğunu.
İkinci yedi yılda çalışmayı öğret bu çok önemli.
Tembellik felakettir.
Meslek bu yaşta kolay öğrenilir.
Üçüncü yedi yıl çevre edinme ve sosyal ilişkileri geliştirme mevsimidir.
Çocuğuna sosyallik ruhunu kazandırmalısın.
Kavramların içeriklerini doldurmaya başlamalı bu yaşlarda.
Dördüncü yedi yılda ona eş seçmeyi öğret.
Aş seçmeyi, iş seçmeyi öğretmiştin şimdi eş seçmeyi öğretme zamanı.

21-28 yaş arası eş seçmenin en uygun zamanıdır.
Doğru eş seçmek bir sanattır.
Sonu hüsranla biten yığınla yanlış ilişki yaşadıntan sonra çocuğunuz tecrübe sahibi olabilir ama yıllar yerinde durmuyor maalesef.
Aklın uygun yaşta bulunması şart. Bu yüzden siz çocuğunuza daha 17 yaşlarından itibaren evlilik konusunda çevresinden ibretler almasını öğretin ki, az zamanda çok mesafe alabilsin.

Dünya da helal lokma ve doğru mesleğin üstüne yapılacak bir mutlu yuvadan daha güzel ne olabilir ?
Çocuğunuz bu devreleri tamamlayınca siz böyle bir süreci sağlıkla tamamlayabilmenin mutluluğuyla Allah’a şükrünün kat kat artmış olarak torunlarınızı kucaklama hayali kurabilirsiniz.

Çocuğunuza tüm bunları verebildiyseniz ne mutlu size.
Sizin mezarda karanlıkta kalacağınızı hiç tahmin etmiyorum.
Evlatlarınızın ve torunlarınızın yaptıkları her iyilik ve dua dan pay alacaksınız.

Tabi bu durumun tersi olan büyük yanlışı yapıp, helal lokmayla büyütmediğiniz bir deccal yamağı zamane cenabeti bir fırlamayı ortalığa selamsız sabahsız namazsız duasız şekilde pürtletip sonra da mezar da dahi onların yaptığı arsızlık hırsızlık hayasızlıklardan beddua lanet de alabilirsiniz maazallah.

SENİ YETİŞTİREN İNSAN EVLADIYMIŞ veya
SENİ YETİŞTİREN ANA BABANI ALLAH RAHMETİNE KAVUŞTURSUN diye dualar alan evlatlar yetiştirelim ki, vatan vatan olsun, dua dua olsun.
Çocuğunuza aş, iş ve eş seçmenin ne kadar önemli olduğunu mutlaka anlatın. Tabi bunu siz de anlayabildiyseniz.

27 Mart 2012 Salı

"Evlilik Üzerine"


"Evlilik Üzerine"Evlilik küçük beyaz bir kâğıt olarak başlar.

Bir kadın ve bir erkek bu kâğıdı birlikte doldurmaya karar verirler. Yazmaya başladıklarında, her ikisi de ilk kez beraber çalışmaya başladıklarını fark ederler. Her biri yazabileceği en güzel cümleyi yazar kâğıda, çizebileceği en güzel resmi çizer. Bazen erkek fazlaca yazar, çizer, bazen kadın. Kimileri hiç düşünmeden çalakalem karalar kâğıdı. Bazıları ince eleyip sık dokur. Düşünür taşınır ondan sonra yazar. Yazı yazmaya, resim çizmeye devam ettikçe yorulduklarını hissederler. Yazmaya, çizmeye devam etmekten şevklerini kaybettikleri olur ara sıra. Sonra taze bir heyecanla yeniden başlarlar. Bu, evliliğin ve ilişkinin sürmesi için verdikleri karardır. Yazma ve çizme isteği sürdükçe, kâğıtta sürekli yer açılır, karalamaya devam ederler.

Bu kâğıdı karalamanın birkaç kuralı vardır: Her iki taraf da yazmalıdır, çizmelidir. Biri yazmayı bırakırsa, otomatik olarak diğerinin de mürekkebi biter, şevki kalmaz, çabucak yorulur.

Hem sonra, herkes kendi el yazısıyla yazmalıdır. Biri diğerinin el yazısının kendininkine benzemesini beklememeli ya da diğerinin el yazısını taklit etmeye kalkmamalıdır. Kâğıdı birlikte doldurabilmek için herkesin “kendisi” olması gerekir.

Eşlerden birinin yazısı çirkin olabilir ya da çizdiği resim kaliteli olmayabilir. Diğeri bunu dert edinmemelidir.

Zaman zaman eşiniz beğenmezse yazdığınız yazıyı silebilir, yeniden yazmaya başlayabilirsiniz. Yani, yazdıkça ve kâğıt önünüzde durdukça bir sorun yoktur
Ancak, eşinizin yazdığını ya da kendi yazdığınızı silerken kâğıdı yırtarsanız, aşkı ve ilişkiyi yitirebilirsiniz.

O yüzden kağıda yazarken veya yazdıklarınızı silerken çok dikkatli olmalısınız. Eğer bunu yaparsanız, kağıda yazmaya devam ettikçe, her geçen gün daha uyumlu ve güzel neticelerin ortaya çıktığını hayretle farkedeceksiniz.

23 Mart 2012 Cuma

mutluluk nedir?

“Mutluluk nedir?" diye sor bir kediye, ciğer mi der sence?
"Mutluluk sıcacık bir kucakta sevilmektir." diyecektir bence.

“Mutluluk nedir?” diye sor bir köre, görmek midir der sence?
"Mutluluk her rengi hissedebilmektir." diyecektir bence.

“Mutluluk nedir? diye sor bir dilenciye, çuval dolusu para mı der sence?
"Mutluluk sıcacık bir evde eksiksiz huzurla yaşamaktır.” diyecektir bence.

“Mutluluk nedir?” diye sor bir yüreği pareye, onunla olmak mıdır der sence?
"Mutluluk onun mutlu olduğunu bilmektir.” diyecektir bence.

“Mutluluk sen kimsin?” diye sor Mutluluğa. Neşeyim, bereketim, sağlığım, aşkım mı der sence?
"Ben her şeye rağmen, yüreğinde ki sevgiyi kaybetmeyenim." der bence.

Mutluluk söz istedi ve dedi ki:

"Ben en zor elde edilenim ne yazık ki, işte o yüzden hep derim ya; yüreğinin içine bak, işte beni daima orada bulacaksın, yeter ki onu oradan, kin ve öfke ile söküp atmış olmayasın."

İlişkide kim değişmeli...


Yıllar boyu tartışılan ve her ilişkide cevabı en çok aranan sorudur : kim değişmeli ?

Partnerlerden hangisinin değişimi derken aslında ilk ele alınması gereken ilişkide hangi sorunların yaşadığıdır. Eğer bir ilişkide değişim tartışması var ise o ilişkide çeşitli sorunların olduğu anlamına gelir.

Partnerlerin en çok istedikleri partnerinin değişimi olmasına rağmen en dirençli konu da aynı şekilde değişmektir. Eğer bu değişim bir de başkası istediği için ise direnç iki katına çıkar. Peki ilişkide ya da evlilikte yaşanan her sorun için mutlaka bir tarafın değişmesi mi gerekir? Aslında bu değişimden ne beklediğimizle alakalıdır. Değişim demek nedir ne kazandırır?

1.Yaşanan sorun için değişim beklemek yanlıştır.
2.Değişim ifadesi yerine uzlaşma ifadesi konulmalıdır.
3.Uzlaşmak taviz vermek değil, sorun çözmektir.
4.Beklentiler sadece yaşanan soruna ait olmalı ve kişilik yapısına dayandırılmamalıdır.

İlişki seanslarına gelen çiftlerin sorununuz nedir sorusuna ilk cevapları: “partner(eş)im değişirse sorun biter”dir. Erkekler , eşin abartıyor derken, bayanlar ise eşlerinin ilgisiz ve sorumsuzluğundan dolayı tüm sorunların çıktığını belirtmektedirler.

Evlilik ve ilişkilerde değişim ile ilgili gözden kaçan esas noktası değişimin karşılıklı olması halinde mümkün olacağıdır. Yani siz hiç bir şey yapmadıkça eşinizin değişmesini beklemek haksızlık olur. Unutulan nokta ise, rahatsız olduğunuz davranışta sizin katkınızın etkisi olup olmadığıdır.

İlişkide rahatsızlık yaratan davranış bir her türlü eleştiriye rahatsızlığın ifade edilmesine rağmen değişmiyorsa bu davranışın ilişkinin termometresi olduğu unutulmamalıdır. Bu davranış ; bir tepki mi, intikam mı, beklentinin karşılanmaması nedeniyle ödeşmek mi, mesaj amaçlı mı, ilişkide kendini korumak amaçlı mı,davranışı toplumun veya yaşadığı sosyal yaşamın yücelttiği bir davranış mı,ilgi çekme amaçlı mı olup olmadığını bulmadan davranışın ortadan kalkmasını istemek yeterli çözüm değildir.

Şimdi eşiniz veya sevgilinizin sizi en çok rahatsız davranışını düşünün.

1.bu davranış ne kadar zamandır devam ediyor?
2.bu davranışın değişimi için siz neler yaptınız?
3.şu ana kadar çözüm yöntemleriniz işe yaradı mı?
4. bu davranışın ortaya çıkışında ne gibi katkılarınız olmuş olabilir?
5. davranışın devam etmesinde sizin ne gibi farkında olmadan sürdürücü tepkileriniz olmuştur?

Kısacası partnerinizin değişimi için ortak çalışmalar yapılmalıdır. Yani sizin de katkınızın olması lazımdır. En çok görülen katkı, davranışın değişimi için bugüne kadar kullandığınız yöntemi değiştirmektir. Mesela 10 yıldır eşinizin bir davranışının değişmesi için X yöntemini kullanıyorsunuz ve hala işe yaramıyorsa artık bu yöntemi terk etmek kaçınılmazdır. Aynı yöntemler ile farkı sonuç alamazsınız.

Genelde partner değişimi şartlı olarak kabul eder. Bu durumda şartlar eşit olmalı ve kabul edilmelidir. Mesela ben daha ilgili olacağım ama o da bana güzel yemek yapacak gibi. Değişim için bize şart sunulursa çözüme ortak olmalıyız.

Değişimlerde, en sıkıntılı noktalardan biri hemen değişim beklemek ve ajan gibi gözlemektir. Mesela eşiniz ilgili olmak konusunda değişim sözü verdi. Biz hemen bunu beklemek ve ani değişimi istemek hakkına sahip değiliz. Bunun için zaman ayırmak ve her olumlu adımı pekiştirmek lazım. Eğer yapılana değil de yapılmayana odaklanırsak, değişim sürecine giren partnerin motivasyonu kırılır ve vazgeçebilir. Unutmayın ki partneriniz değişimi sadece sizin için yaptığını iddia eder ve büyük fedakarlık olarak görebilir. Bunun olumlu olarak pekiştirilmesi gerekir.

Eşinizin veya sevgilinizin değişmesinden vazgeçmeli miyiz?

Bazı temel dinamikler vardır. Kalıplaşmış yaşamsal bakış,İnanç şekli,toplumsal roller(evin reisi),iş bölümü gibi konularda değişim daha azdır. Bu nedenle evlenirken bunları kabul ederek başlamak lazımdır. Çünkü en çok sorun yaşayan çiftler, birbirini en çok eleştirenlerdir. Birbirini en çok eleştirenler ise birbirini olduğu gibi kabullenmeyenlerdir.

Kabul edilecekler: inancı, etnik kimliği, mezhebi, mesleği, gelir durumu, kök ailevi yapısı,şekli,

Kabul edilemeyecekler: öfkeli olması, şiddet uygulaması,yalan,aldatma,kurgusal kıskançlık,aşırı eleştirel tutum,sorumsuzluk,ilgisizlik..

Kabul edilemeyeceklerde en iyi yöntem, alttan almak değil tam tersine dik durmaktır.sabır ile tavizi karıştırmamak lazım. Sabır,durumsal davranışları hoş görmek iken taviz devamlı aynı davranışlara eyvallah demektir. Alttan almak, sizin rahatsız olmadığınız anlamına gelip davranışın devamını doğurur. Kabul edilemeyecek davranışlarda, eşiniz veya partneriniz sizinle değil, başkasıyla da evli olsaydı yine aynı sorunu yaşardı. O halde herkesin böyle davranışlara ortak tepki vermesi gerekir.

Kabul edilemeyecek davranışların değişimi ve kabul edilebilir olması için uzlaşma ve beraber çözüm adımları atılmalıdır.kazan-kazan anlaşması yapılabilir. Kabul edilemeyen öfke,saldırganlık ve şiddet için bireysel ve çift olarak terapi ve uzman desteği alınmalıdır.

Öfkelerin çoğu algısaldır. Öfkelenilen konunun, hakaret,aşağılanma değer görmeme olarak algılanması da olabilir. Bu nedenle davranış mı sorun yoksa biz mi davranışı sorun olarak görüyoruz incelenmelidir.

Kısaca eşinizin veya sevgilinizin değişmesi gerçekçi bir beklenti değildir. Esas olan uyum sağlamaktır. Uzlaşmaktır.

EVLİLİK DANIŞMANLIĞI NE İÇİN NE ZAMAN ?






EVLİLİK DANIŞMANLIĞI NE İÇİN NE ZAMAN ?


Evlilik danışmanlığı, evlilik sürecinde yaşanılan ve tarafların çözüm yolları ile çözülemeyen sorunların çözümü için yol gösteren bir hizmettir.sorunun niteliği ve niceliğine bakılmaksızın bu hizmet alınabilir. Çünkü dışarıdaki birine basit görünen bir sorun ,sorunu yaşayan için içinden çıkılmaz ve dayanılmaz bir hal alabilir.


Çiftler, sorunlara çözüm bulamadıklarında,doğru insanla evlenmediğini,evliliğin yürümeyeceğini düşünmeye başlayabilir. Sonrasında ise “boşanma” kelimesi zihinlere tartışmaların içine sızabilir. Oysa tüm çözümleri denemeden bu aşamalara gelmek,hem hayatınızı zorlaştırır hem de zamanında destek almadığınız için suçluluk/pişmanlık duygularına maruz kalırsınız.


Evlilik danışmanlığına herkes başvurabilir. Bu hizmeti her sağlıklı insan, her kültürel-sosyal-ekonomik vs. düzeydeki çiftler alabilir. Evlik danışmanlığı bir tedavi değil,sorun çözme ve rehberlik etme sürecidir.


Evlilik danışmanlığında size paket çözümler veya reçeteler sunulmaz. Her evliliğin sorunu kendisine özgü olduğu gibi çözümü de kendine özgüdür. Çözümler evliliğin yapısı dikkate alınarak ve ortaklaşa sağlanır. Çözümlerde, kültürel değerler, dini,sosyal ekonomik vs. etmenler tümüyle dikkate alınır. Aksi takdirde kabul edişi kolay,uygulanışı zor olur.


Evlilik danışmanlığı almak, bir zayıflık veya çözümsüzlük değildir. Bazen taraflardan biri “biz çözemiyorsak başkası hiç çözemez” diyebilir.Ama unutmayın evlilikte duygular ağır basar. Objektif çözümler gözden kaçar. Hem sorunun çözümü hem de daha kaliteli bir evlilik için yol haritası almak bir zayıflık değil bir farkındalıktır.,evliliğe yatırımdır.


Evlilik danışmanlığı almak için sorunların kökleşmesine ve kemikleşmesine gerek yoktur. Sorunun devam etmesi zamanla tüm alanlara yayılmasına neden olur. İletişim sorunu zamanla cinselliğe, ortak zaman geçirememeye vs. gibi diğer alanlara da kayabilir.
Evlilik danışmanlığında sorunların sadece görünen kısmı değil, altında yatan nedenlerin de bulunması, fark ettirilmesi ve ortak çözümler geliştirilmesi sağlanır.


Evlilik danışmanlığında suçlu aranmaz. Kimin haklı/haksız, suçlu/suçsuz olduğuna değil sorunun nasıl çözüleceğine odaklanır. Bir tarafı suçlu çıkarmak, evliliğin riskini arttırır.


Evlilik danışmanlığında, arkadaşlarınızın akrabalarınızın gösterdiği gibi bir yöntem yerine, daha gerçekçi, uygulanabilir, çözüm odaklı ve bilimsel yöntemler çalışılır.


Evlilik danışmanlığında patinaja girmiş sorunların kaynakları ve iki tarafın bu patinajdaki rolü ortaya çıkartılıp neden-sonuç çözümleri çalışılır.


Evlilik danışmanlığında, tarafların beklentileri,kişilik özellikleri, evlilikten beklentileri ele alınır. Ortak ve iki tarafında kabul edebileceği şekilde çözümler ile yöntem edilir.


İletişim sorunları,güç savaşı, konuşamamak,aldatılma,aldatma,kıskançlık,iş bölümü,kök aileler,karşılıklı kabul edilmeme, tatminsizlikler,cinsel sorunlar,kaliteli zaman geçirememe, bütçeleme,ilgisizlik, sorumsuzluk v.b gibi tüm sorunlar evlilik danışmanlığında çalışılır.


Evlilik danışmanlığına yalnız da gelebilirsiniz. Ama ilişkide sorunlar ikili olduğu için çift olarak gelmek daha sağlıklıdır. Sonuçta bir sorunu incelediğimizde bir başlatan olduğu kadar bir de sürdürücünün olduğu görülür. O halde sadece bir taraf ile çalışmak yerine birlikte çalışmak daha faydalıdır.


Evlilik danışmanlığında, evliliğe bakış açısınız, beklentileriniz,ideal evlilik formatınız gibi bilişsel süreçleriz de ele alınır. Olan ile olması gerekenlerin bütünleştirilmesi ve yaklaştırılması amaçlanır.


Evlilikte temel sorunlardan biri de konuşmak yerine eşinin zihnini okumaya çalışmaktır. Evlilik danışmanlığında amaç, iletişimde yöntemleri oturtmaktır. İletişimde, açık, net olmak, doğru üslup ile doğru yer ve zamanda iletişim yöntemleri iki tarafında yapabileceği şekilde çözümler ele alınır.
Sorununuzun büyümesini beklemeden ve yeni sorunlara dönüşmeden evliliğinizin daha mutlu hale gelmesi için evlilik danışmanlığı hizmeti almalısınız.

1 Aralık 2011 Perşembe

Elveda


Kaç gecedir borçlu giriyorum geceden sabaha
Kumdan ekmekler yapıyorum kendime
Sonra dalga sesi sürüyorum ekmeğime
Olmadı
Sensiz uyanmamak için bu gecede uyunmadı
Gittiğinden beri ağlamadım
Çünkü o gözyaşları yüreğimde durduğu sürece
Senin adın aşk bende
Haberin olsun! ...

Bu sabah hüngür hüngür ağladım
İçimde ne kadar sen varsa
Bir bir uğurladım...

Ve Gerçek ELVEDA dedim
Tam bir yıl önce bugün....

31 Ekim 2011 Pazartesi

Gittin

Gittin !
Siyahlar kazandı , beyazlar utanç içinde .
Bilirsin ; beyaz gibi tertemiz sevmiştim seni

26 Ekim 2011 Çarşamba

Öğrendim

Mevlana - Öğrendim...

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.

İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...

7 Eylül 2011 Çarşamba

Maskelerim Yok Benim

‎"...
NE DÜŞÜNÜRSEM YÜZÜNE SÖYLERİM.
YAPMACIKLIK KANIMA DAMLAMAMIŞ.
DENGEYİ SEVERİM.
OLSAM DA OLURUM..
YOKSAM DA KAYBOLURUM..
BU KADARIM.

NE EKSİK... NE FAZLA..."

6 Eylül 2011 Salı

o gün

‎....
Beni sevdiğinden Şüphem Yok asla .
Kahrolurum benden Ayrıldığın Gün.
Bu Koskoca Şehir Üstüme Kalır.
Yıkılır Kalırım Gittiğin O Gün...
Anılarım senden Hesap Sorarlar .
Resmimi duvardan indirdiğin Gün.
Kemiklerim Sızlar Ruhum DaralıR.
Yeni Bir Sevgili Bulduğun O GüN.
Nikah Masasına Oturdugun GüN.
....

22 Ağustos 2011 Pazartesi

aklından çıkarma

Aklından Çıkarma Beni aşkım''
Olur ya ayrılsam da gitsem senden
Kaybolsam uzaklara duysan elden
Özlesen kokumu, koklasan yelden
Çıkarma aklından çıkarma beni
Veda olmasın yüreğim dayanmaz
Sen gibi seven mi asla bulunmaz
Açtığın yara kalır da onulmaz
Çıkarma aklından çıkarma beni
Unutmak istesen... unutma beni
Kalbine yüklesen... unutma beni
Sever mi yoklasan... unutma beni
Çıkarma aklından çıkarma beni sevgilim...

ÖZLEMEDİM SENİ

Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni

Sıcaklığını bulmalıyım
dokunuşlarını, kenetlenişi
Terimizle sulanmalı yeryüzü
güneş terimizle ışıldamalı sabah olunca

Apansız fırtınalar çıkmalı
sarsılmalıyım

Özlemek
yanında olmak isteğidir
gülüşünü görmek biraz da
Hiç özlemedim seni

Saçlarına gül takmam
bir ırmak gibi akıtırım ovaya
soluğunla yanar
dudaklarımın bozkırı

Akkor halindeki ufuk
bakır bir tel gibi eriyip gider
kraterler ortasında kalırım

Toprak yarılır birden
su kirlenir

Ürpertir bu coğrafya
bu serüven
ikimizi bir anda
yaşadığımı duyarım

Hiç özlemedim seni
Özlemek dostluktandır
dostluğundan öte bulmalıyım seni


AHMET TELLİ

Aslında güveneceğin hiçbir şey YOKMUŞ

Ama nasıl hissediyorum biliyor musun?  Şimdi böyle insanın hayatta güvendiği bazı şeyler vardır ya hani. Başı sıkışınca falan. Ne bi...